Blog
Sinema, teknoloji ve günlük notlar
Zeki Demirkubuz
Zeki Demirkubuz ve sineması hakkındaki genel görüşün aksine benim fikirlerim oldukça keskin olabilir. Bu paragrafta yazıyı özetleyip devamında örneklendireceğim. Kendisini basit bir nasist olarak tanımlamaktan öteye geçmeyi de gayet gereksiz buluyorum. Bu yazıyı yazmak için filmlerinin tamamını izlemiş olmayı bekleyemedim, birkaç eksiğim var fakat filmlerindeki tüm kadınların -bu kelimeyi kullanmaktan nefret etsem de kullanacağım, kusura bakmayın- “orospu” olmaktan öteye gidemediğini, daha kötüsü tüm erkeklerin de “mağdur aşık” rolünde olmaları da fevkalade korkunç bir durum. Şimdi burada bahsettiklerime aşağıda daha detaylı değineceğim.
La Haine
Gerçek bir hikâyeden alınmış ve gerçek bir hikâyeye adanmış bir film olan La Haine, 1986’da 500.000 öğrencinin katıldığı protestolarda polis tarafından kovalanan ve dövülerek öldürülen Malik Oussekine yani filmdeki adıyla Abdel Ichaha adlı karakterinin ölümünün etrafında şekillenen olaylar silsilesini anlatıyor. Bir silah patlamasıyla başlayan film, yine bir silah patlaması kadar gerçek ve vurucu bir sonla bitiyor. Genel olarak anlatısını kenar mahalle ve banliyö sosuyla sunan Mathieu Kassovitz bu film ile 1995 Cannes Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü de kazanmıştır.